Sosyal Medya Hakkında İzlemeniz Gereken En İyi 10 Film

Sosyal Medya Hakkında İzlemeniz Gereken En İyi 10 Film

Sosyal Medya Hakkında İzlemeniz Gereken En İyi 10 Film

Sosyal medya 21. yüzyıl itibariyle günlük hayatımızın en vazgeçilmez alanlarından biri olmaya başladı. Öyle ki uyandığımızda, sabah kahvemizi hazırlarken, iş arasında hatta yemek yerken bile sosyal medyada aktif durumdayız. Sadece pasif olarak takip etmekle kalmıyor aynı zamanda hepimiz çılgınlar gibi içerik üretiyoruz.

Bu yazı bile sosyal medyada oluşturulan bir içerik niteliğine sahip. Kültürel, bilgilendirici yazıların dışında oldukça zararlı, pratik ya da yararlı içerikler de bulunabilir. Güncel konular toplumsal olgularla yakından ilgilenen hiçbir sanatçının gözünden kaçmaz ve kaçmıyor da.

İzlemeniz Gereken Filmler

Yönetmenler hayatımızdaki birçok vazgeçilmez noktayı konu aldığı gibi sosyal medyayı da sıklıkla işliyor, beyaz perde de tekrar ve tekrar bize sunuyorlar. Bu yazıda da sosyal medyayı anlatan ve bütün yönleriyle yüzümüze çarpan filmleri sıralayacağız.

Mainstream

Başrollerinde Maya Hawke ve Andrew Garfield’in oynadığı “sanat yapmak mı istiyorsun yoksa yüzü bile olmayan yabancılardan onay mı almak istiyorsun?” sorusu etrafında dönen bir film. Frankie (Maya Hawke) Youtube platformunda estetik videolar paylaşan bir kızdır. Bir video çekimi sırasında hippi olan, kafasına buyruk davranan Link (Andrew Garfield) ile tanışır. Link’i çektiği videosunun patlaması üzerine ikili bir araya gelir ve düzenli olarak değişik videolar çekmeye başlarlar. Çok geçmeden kanalın internette popüler olmasıyla karakterlerin kişiliklerinden ve asıl amaçlarından uzaklaşmasına, yapmayacakları şeyleri popülarite uğruna yapmaya başlamalarına neden olur.

Nerve

Film, çevrimiçi bir doğruluk ve cesaret oyununu konu alır fakat oyuncuların tek seçeneği cesarettir. Oyunda “izleyiciler” ve “oyuncular” yer alır. Venus (Emily Maede) oyunda pasif izleyicilerden biridir. Arkadaşlarının cesaretlendirmesiyle “oyuncular”dan biri olur. Oyuncular para karşılığında aktif izleyicilerin dediği her şeyi yapmak zorundadır, aksi takdirde hem parasını hem de oyunu kaybederler. Yeni oyuncu olan Venus’e beğendiği bir erkeği 5 saniye öpmesi karşılığında 100 dolar teklif edilir. Böylece Ian (Dav Franco) adlı başka bir oyuncuyu öpmesiyle ikili çevrimiçi oyunda viral olur. Çifte görevler geldikçe Venus oyunun içine iyice dalar, özel hayatının ihlal edilişini önleyemez.

A Simple Favor

Başrollerinde iki başarılı oyuncunun olduğu (Anna Kendrick ve Blake Lively) suç / komedi filmi Darcy Bell’ in aynı adlı kitabının uyarlamasıdır. Stephanie (Anna Kendrick) ve Emily (Blake Lively) kısa süredir tanışmış ve arkadaş olan iki annedir. Hikaye, yemek vloggerlıği yapan Stephanie’nin kanalında son 5 gündür kayıp olan Emily hakkında açıklama yapmasıyla başlar. Yoğun bir iş kadını olan Emily arkadaşına çocuğunu anaokulundan almasını rica eder. Bu küçük ricadan sonra Emily ortadan kaybolur. Stephanie olayın peşini bırakmaz, sevgili arkadaşını bulmak için takipçilerini bile işin içine karıştırır. Asıl sıkıntılar Emily bulunduğunda başlar. Sosyal medyanın ironik yanlarına göndermeler yapan film hem eğlendiren hem de izleyiciyi ekrana bağlayan bir yapıt.

Spree

Kurt ne yaparsa yapsın sosyal medyada videolarıyla ünlü olamayan bir gençtir. Kurt (Joe Keery) hayattaki değerinin ne kadar beğeni ve takipçi olduğunla ilgili olduğunu düşünmektedir. Buna rağmen hangi konuda vlog çekerse çeksin bir türlü takipçi veya beğeni alamamıştır. Sonunda bir araba alarak ride-sharing şakaları paylaşmaya başlar. Kurt bazı yolculara şaka yapar ve sadece “kötü” insanları zehirler; bunlar arasında ırkçılar, kadın düşmanları ve sinir bozucu parti kızları vardır. Bu tür çekimler yapmasına rağmen hala yeterince ünlenemeyen Kurt gittikçe daha kötü yollara başvurur.

#blue_whale

Film, yıllar önce özellikle ebeveynleri korkutan, çocukları intihara sürükleyen gerçek hayat ile ilişkili bir sosyal oyun olan mavi balinayı konu alır. Dana, neşeli kardeşinin intiharından sonra neden hayatına son verdiğini bulmak için internet geçmişine bakar. Sonucunda gençleri 50 günde 50 görev verip kendilerine zarar vermelerini sağlayan kötücül sanal bir oyun bulur. Oyun birinci aşamasında kurbanları ailelerinden ayırır, gittikçe gençleri dönülmez bir noktaya doğru sürükler. Cevaplara aç olan Dana gizli bir sanal dünyaya giriş yapar. Oyuna girmesiyle Dana ve yakınları hayatı tehlikeye maruz kalacaktır.

The Social Network

Quentiene Tarantino’dan bir çok övgü alan film; Jesse Eisenberg, Andrew Garfield, Justin Timberlake ve Armie Hammer gibi oyuncuların oynadığı David Fincher’ın yönettiği Sosyal Ağ birçok ödül aldı. Mark Zuckerberg’in hepimiz bildiği Facebook platformunu bulmasını konu alan aslında biyografik bir film. Her şey Mark’ın (Jesse Eisenberg) kız arkadaşıyla ayrıldıktan sonra eve sarhoş dönmesiyle başlar. Mark üniversitenin veri tabanına sızarak Harvard’daki kız öğrencilerin bilgilerini alır ve Facemash’i oluşturur. Facemash platformunda kız öğrencileri ikili karşılaştırıp bir popülarite testi yapılması sağlanmaktadır. Dahice bir buluş olsa da üniversite Mark’ı disipline verir. Yeteneğinin farkına varan Winklevoss ikizleri ve yakın arkadaşı Eduardo Saverin (Andrew Garfield) birlikte çalışmayı teklif etse de Mark tek başına çalışmayı aklına koymuştur. Napster kurucu Sean Parker (Justin Timberlake) ile tanışır ve Facebook sitesini sonunda kurar. Başta sadece Harvard öğrencilerine açık olan site sonunda diğer üniversitelere de yayılır. Kazandığı bu popülerlikten sonra Winklevoss ikizleri ve Eduardo Mark’ın açtığı davalarla film boyunca mücadele edecektir.

The Hater

Bu kadar Amerikan filminden sonra karşımızda Polonya’dan dikkat çeken bir film var. Jan Komasa birçok filmin aksine sosyal medya kurbanına değil, suçluya odaklanır. Film, Gabi ve onun zengin ailesine kafayı takan Tomek’i konu alıyor. Tomek, bir pazarlama ajansında çalışmaya başlar ve kendini göstermek için bir politikacının imajını yok etme görevini alır. Film bu süreçte Tomek’in sosyal medya üzerinde nasıl dezenformasyonu nasıl kullandığını ve Gabi’yle olan ilişkisini mercek altına alıyor.

The Circle

İnternet üzerinden The Circle isimli bir sitede işe giren genç bir kadın (Emma Watson) işi gereği kullanıcıların e-posta adreslerini, sosyal medya hesaplarını, banka hesaplarını birbirine bağlarken, kullanıcıların evrensel işletim sistemlerini de satın alıyor. Bu bağlamda Eggers’ın kitabı; kişisel bilgilerin toplandığı, ayıklandığı, üzerinden para kazanıldığı dahası gözetleme suretiyle mahremiyetin kullanılamaz hale getirildiği dijital dünyanın vahametini gözler önüne seren modern bir polisiyeye dönüşüyor.

Eighth Grade

Neredeyse hiçbirimizin 8. sınıfı mükemmel geçmemiştir, Kayla’da 8. sınıfı sosyal medyanın da etkisiyle gittikçe karmaşıklaşan gençlerden birisi. Burnham, ergenliğin utanç verici, korkunç yanlarını; Kayla (Elsie Fisher) adlı sessiz ve anksiyete sorunları yaşayan bir kız aracılığıyla yansıtır. Kayla’nın çok arkadaşı yoktur, sosyalleşmek yerine sosyal platformlara kendisi öyle olmasa bile popüler, havalı ve sevilen biri olmakla ilgili içerikler yükler. Sosyal medya herkese yaptığı gibi Kayla’yı da çabucak büyümeye zorlayacaktır. Kayla sosyalleşmek için okulun son bir haftasında yaşıtlarıyla daha fazla sorunlar yaşamaya başlayacaktır.

Searching

David Kim’in (John Cho) 16 yaşındaki kızı Margot (Michelle La) birdenbire ortadan kaybolmuştur. Polis babadan da soruşturmanın ilerlemesi için yardım ister, böylece David kızının Tumblr, Venmo gibi sosyal medya hesaplarına, mesaj geçmişine bir şeyler bulmak umuduyla göz gezdirir. Kızı hakkında bir sürü bilmediği şey öğrendikçe, kızının kaybolmasıyla hayatındaki olayların ve kişilerin arasında bağlantılar kurar. Chaganty, filmin çekimlerini webcam üzerinden işler. Böylece filmde sosyal medyanın baskıcı varlığını belli eder.